Giro'nun 2. ve 3. etapları beklendiği gibi toplu sprint ile bitti. Turun İrlanda ziyareti biterken akıllarda Marcel Kittel kaldı. Kittel Belfast » Belfast ve Armagh » Dublin etaplarında tam anlamıyla herkesi ezip geçti. Ne kadar güçlü olduğunu bütün rakiplerine göstermekten hiç çekinmedi. Bu 2 etap zaferinde neredeyse takımından hiçbir destek almadı dersem yanlış söylemiş olmam. Normalde diğer takımların sprinterlerini son çizgiye kadar nasıl getirdiklerini hepimiz biliyoruz. İrlanda'daki iki etap sonunda da Giant-Shimano Kittel'i son ana kadar çok iyi taşıyamadı ve bu akıllarda birkaç soru işareti uyandırdı. Ek olarak Kittel'in kazandığı iki etap sonları da çok düz yollar değildi. Finish çizgisinden önce peşi sıra gelen keskin dönüşler takımların trenlerini dağıttı ve sprinterler tek başlarına erkenden önlerde kaldılar. Bu durum yüzünden Giant takımı iyi çalışmamış olabilir ama Tur zamanı nasıl iş çıkaracaklar merak konusu.
son 100'de Kittel kırmızı mayosu ile geride.
Giro'da benim sprinter favorim de çoğu insan gibi Kittel. Kendisinin çok formda ve iyi bir hazırlık süreci geçirdiğini herkes biliyordu fakat bu kadar da gözle görülecek kadar güçlü olacağını kimse tahmin etmemiştir diye düşünüyorum. Dublin'deki sprintte Kittel son dönüşten sonra biraz geride kalmıştı ve son 100 metreye gelindiğinde önünde Swift, Viviani, Appollonio, Bouhanni ve Boasson Hagen vardı. Arkadan neredeyse çok stabil bir sprint atarak çok uzunca bir süre maksimum hızda çevirdi ve birinci oldu. Ekranlarında başında herkes 'Yok Artık Marcel Kittel' demiştir diye düşünüyorum. Sprintte o kadar büyük güç uyguladı ki uzun zamandır bir sprinterin finish sonrasında yerlere yığıldığını görmemiştim. Eminim Giro'da olmayan büyük baş sprinterler ufaktan bir yusuflamıştır... Peki kim bu Marcel Kittel. Kendisi safkan Alman olup, 26 yaşındadır. Tam bir sprinter fiziğine sahip diyebilirmiyiz emin değilim. Boyu 1.88 kilosu 82kg. Fakat bisikletin üstündeyken kocaman bir adam gözüküyor. Pelotonda kendisini seçmek pek zor değil. 2012 yılında Tur'a takımının lideri olarak seçilmişti ve yeşil mayoyu kovalamaya başlamıştı. 2013 yılında ise Kittel Tur'da 4 tane etap galibiyeti aldı ve en güçlüler arasında konuşulması gerektiğini herkese göstermişti. Birtakım söylentiler der ki Kittel sprint attığı zamanlarda 1500w civarlarında güç üretiyormuş... Üretse de şaşırmam. Kittel 2014 sezonuna da sakatlıktan uzak çok formda girdi diyebiliriz. Sırasıyla, Tour Down Under, Dubai Tour, Andalucia Turu, Tirreno-Adriatico, VDK, Scheldeprijs, Tour de Romandie ve şuna koştuğu Giro turlarını koştu.
Onun gücüne en yakın diyebileceğimiz KAVENDİŞ Giro yerine California turunu tercih ederek Kittel'den ayrı kaldı. California civarlarında Cavendish Sagan ile tepinecek. Bence ikisinin de işi zor. Tahminimce Marcel Giro'nun dağlık etapları başlayınca turdan çekilebilir. Bence Giro'yu tam tur koşmak sprinterler için bir kabus.
Gelelim Marcel'in kullandığı bisiklete. Marcel Giant'ın abart abarta bitiremediği Prophel'i kullanıyor. Giant'a göre en hızlı makine budur. Bence pekte haksız sayılmazlar bir şekilde şuan en hızlı bisiklet Kittel sayesinde o gözüküyor.. Kittel dinlenme günlerini en iyi şekilde geçirip 4. etap olan Giovinazzo - Bari etabını da almak isteyecektir. Kendisi turun en kısa ve kolay etabı olacak. 2 buçuk saatin altında bitmesi beklenen bir etap. Bu etabı da alırsa ne diyeceğimiz belli; Yok artık Marcel Kittel...
Dün Giro 2014 farklı bir açılış yaparak İrlandanın Belfast şehrinden start aldı. Turun İrlanda'dan başlıyor olması fazlasıyla eleştirildi. Giro nereeee İrlanda nereee diyenler bile vardı.
Belfast tam anlamıyla pembeye bürünmüştü. Ben yarış başlamadan önce gelen görüntülerden çok memnundum. Alışkın olmadığımız bir coğrafyadan gelen güzel görüntüler vardı. Tüm halk sokağa çıkmış, pembe giyinmiş ve yeteri kadar birayı çoktan içmişlerdi. Belki biraz fazla gürültülüydü ama yenilik güzeldir. Bence önümüzdeki yıllar da bu tarz tur başlangıçları göreceğiz.
Turun birinci etabı takım zamana karşı ile başladı. Belli başlı favoriler vardı. Genel klansman favorileri çok fark yemeden bu etabı atlamak istiyorlardı ama kimse böylesine kaotik bir gün geçeceğini bilmiyordu.
İlk falso hareket BMC den geldi. Takımca Belfast sokaklarında yarıştan önce ısınma turu atarlarken Bookwalter yoldaki kukalardan birine bodoslama girerek yüz üstü yere yapıştı. Büyük tehlike atlattı.
Hava raporu önümüzdeki saatlerde yağmur yağacak diyerek etap'a start verildi. İlk 3 takım yağmursuz bitiş çizgisine yaklaşırken diğer takımlar ıslak zeminde start almaya başladılar. Bu zaman zarfında Orica GreenEdge en iyi zamana imza atarak liderlik koltuğuna oturdu. Çizgiden de ilk geçen yaşlı kurt Svein Tuft oldu. Takım bunu önceden düşünmüş olacak ki doğum gününde olası pembe mayo deneyimli bisikletçiye gitsin. Nitekim de öyle oldu. Tuft'ın 2. gün pembe mayoyu giymesi neredeyse bütün bisikletseverleri mutlu etti. Kendisi çok farklı bir adamdır. İderide kendisi hakkında bir yazı yazarım umarım.
Arkadan gelen takımlar yağmurun etkisini arttırmasıyla iyi zamanlara imza atamadılar. Genel klansman favorilerini taşıyan takımlar iyi iş yapamadılar ve daha ilk etaptan çok zaman kaybeden isimler oldu. İlk günün kaybeden ismi RODRíGUEZ diyebiliriz. Ama birisi vardı ki günün değil yılın en şanssız insanı seçilebilir...
Dan Martin bu sezonun en şanssız insanı olsa gerek ki gene başına gelmeyen kalmadı. Takım halinde zamana karşı çevirirken lanet bir logar kapağı takımın bütün hayallerini bitirdi. Olayın anlatılacak bir yanı yok, aşağıdaki gif herşeyi açıklıyor.
Bu olayın sonucu olarak Martin köprücük kemiğini kırdı ve yarıştan çekildi. Takım 3 dakika 26 saniye fark yedi. Ekrandan bu görüntüleri izlerken moralim çok fena bozuldu. Belki de Garmin yerler de birazcık kurumuşken Oricayı geçebilir ve Martin için zaman kaybeden genel klansman liderleri ile arasında kayda değer bir fark açabilirdi, ama olmadı.
Yarışın irlanda da geçecek olan 2 etabı için söylenebilecek tek şey, yağmur ve rüzgarlar. İşallah tekrar bu tarz görüntüler görmek zorunda kalmayız.
İlk tur özetim, 50. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Tur’u.
İsmi bu kadar uzun olabilir ama yerel medya Cavendish tura gelince biraz
delirdi. Cavendish turu dense kimse şaşırmaz. Kendisinin gelmesi tabii ki bizim
için çok önemli. Turun reklamı vs vs … Fakat yarış başlamadan önceki günler
biraz gereksiz heyecanlı geçti. Alanyadaki gazeteciler ve fazla gönüllü
arkadaşlar Cavendish’e o kadar çok odaklandılar ki turu neredeyse
kaçırıyorlardı J Yurdumun gazetesi ‘Bisikletin Messi'si Geldi’
diyerek ülke olarak bisiklet konusunda ne durumda olduğumuzu bize soğuk duş
etkisi ile gösterdi. Yetmedi üstüne cevaplarda verildi.
Halbuki tura çok iyi isimler geldi. Bunlardan dikkat
çekenler; Theo BOS (Finishten sonra
arabaya çarptı çenesini yardı), Elia
VIVIANI (Cavendish ve ondan başka bisikletçi tanımayanları tokatladı), Cameron WURF (Bodrum etabında kendisi
inişte üst boruya oturarak pedal bastı tarihe geçti), Luca PAOLINI (Neredeyse bütün tur boyunca pelotonun arkasında
yatarak izleyicilerden ve TRT spikerinden tepki topladı), Sacha MODOLO (3. Etapta start almadı), Andre GRAIPEL (Tur boyunca büyük bir takım çalışması gösterdi), Adam HANSEN (hiç bira içmeden turu
bitirebildi diyorlar :) ), Adam YATES (güçlü ve gelecek için umutlu gözüktü), Alessandro PETACCHI + Mark RENSHAW (Cav
var dediler geldik)…. Gibi gibi bir sürü sağlam bisikletçi geldi geçti turdan.
Tur başlamadan tura ismini veren Abdullah Gül de kim
olduklarını bilmediğim insanlar ile dağ bisikletine binerek boy gösterdi. Bu
ileride Türkiye’de yapılabilecek bir dağ bisikleti organizasyonunun sinyali mi
acaba ???
Adam Phelans’ın çektiği görüntülerden yaptığı montajdan bile
bölgede çok güzel rotaların olduğunu anlamak mümkün.
1. Etap: Alanya.
Turun ilk etabı olması nedeniyle toplu start’tan kısa bir
süre sonra kaçış grubu oluştu. Grubun içinde Torku’dan Miraç da vardı. İstekli
gözüküyordu, sonuçta kendini göstermesi gerekiyor takımın. Fanatik gazetesine
verilen açıklamada Bisikletin Drogba’sı bizde derken araya Bayram Akgül girmiş ve takımın Fransa bisiklet turuna
hazırlandığını açıklamıştı ! Gerçeklere dönmek gerekirse kaçış grubu bir
ara farkı 5 dakikanın üstüne çıkarmayı başardı. İlk tırmanış primini turun
gediklilerinden DE MAAR aldı. Her ne kadar kaçanlar olsa da daha yarış
başlamadan sanki Cavendish’in alacağı belliydi. Peloton kaçanları yakaladı,
OPQS takım olarak kırbacı vurdu ve bütün dünya mutlu oldu. CAV çok rahat
sprintini attı ve ilk zaferini aldı. İkinci belkinden Theo Bos. Kendisi favoriler arasında gözükse de takım olarak
bence söylendikleri kadar verimli değiller. Ses var görüntü yok havasında
gözlemliyorum. Bakalım beni utandıracaklarmı. Sıra podyuma gelince cav
sahneye çıktığı zaman adamın eline kocamann bir muz ağacı verdiler. Bayağı
bisiklet aleminde makara oldu J
2. Etap: Alanya –
Kemer.
Güne TRT ile başlayanlardanım. Yabancı basın bir önceki gün Cavendish'in zaferi ile çok ilgilenmiş olsa gerek bütün her yerde Cav'ın haberleri vardı. Parkur 175 kilometre olup biraz bozuk yollarda koşuldu. Specialized teknikerinden bizzat aldığım bilgiye göre 'sporcular' geniş yanaklı lastikler tercih ediyormuş.
Hava şartları kötüydü. Yağmur yarış başladıktan sonra etkisini arttırdı ve yayında kopmalar oldu. Bir süre bunu izledi şanssız TRT izleyicileri...
Yağmurun etkisi artınca Finish'in yerini değiştirsek mi gibi konuşmalar yaşanmış. Organizasyon bunu planlar iken yağmurun etkisi azalmış ve akıllarda Kemer belediyesinin vidanjörü su çekerken TRT'nin detaycı yaklaşımı kalmıştır. Son ana yaklaşınca Cavendish rahatça sprinti aldı ve herkes bir sonraki gün turun ilk tırmanış etabına gözlerini çevirdi.
3. Etap. Finike –
Elmalı.
Veee kraliçe etabı. Turun gözdesi, sprinterlerin korkulu
rüyası diye dünyaya tanıttığımız, geçen sene çok çekişmeli geçen o etap!!! Bu
arada parkur gerçekten çok güzel. Tek günlük yarış bile yapılabilir biraz
modifiye edilir ise. İleride bizim tayfa ile 2-3 günlük turlar yapıp burada
paylaşmak istiyorum bu tırmanışları.
Peloton son tırmanışa gelene kadar TRT spikerinin özetine
göre kayda değer şeyler yaşanmadı. Bu ana kadar muhtardan tutun valiye, validen
tutun yörük amcaya kadar herkesin bisiklet hakkındaki eşsiz yorumları dinlendi.
Ekranlarda bisikletçi dostlarımız kendimizi duvara vuruyoruz falan diyorlardı.
Resmen bir direnişti. Kendilerine sabır gösterip bu yarışı TRT’de izleyen
insanlara sonsuz saygım var. Büyük Ayna’nız hep yanınızda olsun J
Zirveye 3.2 km kala Rein Taaramae ile Adam Yates keskin bir
viraj dönülürken tempoyu yükseltip öne geldiler ve farkı yavaşça açtılar.
Arkalarından yetişme çabaları olsa da kimse onlara yetişemedi. Son 800 mt de
Taaramae selesinde çok güzel yüksek kadans çevirerek Yates’i çaresiz bıraktı ve
etabı aldı. Taaramae’nin stili çok
hoşuma gitti. Son ana kadar selede kaldı ve yüksek tempoda bile çok az
savruluyordu. Fiziği çok iyi durumda gözüküyor.
Elmalı tırmanışı çok rüzgar alan bir tırmanış. 2013
senesindeki rüzgar daha etkiliydi. Bisikletçilerin çoğu 53-39 aynakol tercih
edip 11-27 ruble ile çıkmayı tercih etmişler. Elmalı’nın dik eğimleri sizi bir
anda tokatlayabilir. Tırmanış’a gitmeden önce sektörleri iyi çalışmak
gerekiyor. Yoksa duvara toslayabilirsiniz….
4. Etap: Fethiye - Marmaris
Daha yarış başlamadan takımların twitter hesaplarından hava
durumu hakkında hiç hoş bilgiler gelmiyordu. Yabancı ve yerli gazeteciler ‘sabah
sabah donumuza kadar ıslandık’ gibi durum bildirimlerinde bulunarak günün nasıl
boktan geçeceğini sanki önceden görmüş gibilerdi. Yarış toplu şekilde
ıslanılarak başladı. Tur ulusal yayına girmeye hazırlanırken yarış radyosundan
dalaman civarlarında çok yoğun yağmur ile karşılaşıldığını ve ara ara dolu bile
yağdığı bilgileri geliyordu. Bu sırada yayına giren trt, görüntü alamadığı ve güncel durum hakkında
hiç bilgileri olmadığı için kafalarına göre yayın yapıyorlardı. Tekrar bölge
hakkında gerekli gereksiz bilgiler, ekolojik tarım ve asfalt teknolojisi
hakkındaki önemli bilgilerden sonra spiker arkadaşımız kulağına birkaç haber gelmiş olmalı ki
yarışın nötralize edildiğini duymuş. Hemen nasıl bilgi alırım diye çok çok kısa
düşünceden sonra cep telefonu ile Abdurrahman Açıkalın’ı arayayım ben nedir
durum öğrenim sizler için diye bir error verince işler sarpa sardı. Bu arada
Abdurrahman telefonu açmadı çünkü o sırada abi biraz meşgul idi ;
Yarış bir süre Fo-depar ilerledikten sonra hava şartları
düzeldi ve kaçış grubunun zamanı geri verilerek tekrar start verildi. Bu
anlattığım zamana kadar yaşanan olaylarda en çok dikkat ettiğim konu, sosyal
medyanın yeterli bir şekilde kullanılamaması ve hatalı bilgilerin paylaşımıydı.
Spiker arkadaşlar önlerine bir tane ipad açıp yarış radyosunu takip etse bu
gibi problemler yaşanmazdı diye düşünüyorum. En kötü telefon açacağına
telsizden konuşsun daha sempatik gözükür!
Peloton azalan kilometreler ve artan tempo ile Marmaris’in
girişine gelmeden kaçış grubunu yakaladı. Marmaris’in girişinde çok güzel kısa
ama dik rampalar mevcut. Marmaris çevresinde 3-4 günlük güzel turlar düzenlemek
de iyi fikir olabilir ileride. Peloton Marmaris’e girerken çok hızlandı ve
uzuncaaaa uzadı. Konya kendini göstermeye çalıştı ama yetersiz oldu. Cavendish
o kadar rahat aldı ki sanki sprintteki rakibi bendim. Sonra gene organizasyon
saz çaldı ve hakem masasına doğru yol alan bisikletçilerin üstüne demir kapı
ile vuran organizasyon görevlisi bir bisikletçiyi az kalsın sakatlıyordu.
5. Etap: Marmaris –
Bodrum
Yarış Güzel bir
havada başladı. Bir önceki gün yaşanan kazalar yüzünden birçok bisikletçinin
bacaklarında ve kollarında sargılar vardı. Etabın uzunluğu 183km’idi ve bu güne
kadar en güzel asfaltta yol aldılar bisikletçiler. Yarışın her etabını
Cavendish mi kazanacak? Cavendish çok rahat! diyen insanlardan bıkmış olmalı
ki Elia Vivanı Cavendish’i sprintte avladı ve çok güzel bir
etap kazandı. Kendisi zaten önümüzdeki Giro da favori sprinterlerimden biri.
Yalnız dikkatimi çeken bir olay yaşandı. Sprintten sonra bisikletçiler takım
görevlilerin yanına giderek onlardan hemen yiyecek-içecek ve havlu falan
alırlar. Cavendish o arkadaştan yarışı kazanamadığı için özür diledi. Ek olarak
Cannondale takımı çok sempatik bir takım. Takım içi iletişiminin çok iyi olduğu
çok rahat anlaşılıyor. 6. Etap: Bodrum - Selçuk
Bodrum kalesinin önünden güneşli ve açık bir havada bisikletçiler 183 kilometre uzunluğundaki 2. ve son tırmanış etabına start aldılar. Turda güzel bir çekişme olacağını konuşuyordu herkes. Taaramae'nin 8sn arkasında olan Yates'den bir hamle bekleniliyordu. Başlangıçtan kısa bir süre sonra bodrum tırmanışlarından birinde kaçışlar başladı ve içinde Graipel'in de içinde olduğu 6 kişi uzadı. Tırmanış primlerinde kırmızı mayoyu giyen Marc de Maar da ataklar yaparak mayosunu koruma girişimlerinde bulundu. Bunlar yaşanırken akıllarda hep geçen sene yaşanan olayların üstüne Mustafa Sayar geliyordu. Malum kendisi doping kullanarak uzamış ve milleti galeyana getirmişti. Eurosport'ta yarış anlatan arkadaşlarımıza habire Mustafa nerede Mustafa şuan ne yapıyor gibi sorular geliyordu. Akıllarda kalmış orası belli....
Çekim ekibi bu etapta çok iyi iş çıkardı, malum bölge fazlasıyla tarihi bir alan. Tırmanışları ve coğrafyayı çok iyi çektiler. Malum fransa turunun 1 numaralı motoru bizde :) Kaçışlar yakalandı ve tırmanış başladı. Tırmanışın hemen başında sprinterler yavaştan dökülmeye başladı. TRT bunu dünyanın en önemli olayıymış gibi habire tekrarlayıp durdu. Allahım delirecek gibi oluyor insan... Neyse geri dönecek olursak bir anda tırmanış grubunun başlarından adamım Adam Hensen tempo vermeye başladı. Bu hareket biraz kafa karışıklığı yarattı ön tarafta ve bundan güzel faydalanan Yates güzel bir switchback arasında atak yaparak uzadı gitti. Taaramae buna erken reaksiyon gösteremedi ve o tempoya ayak uyduramadı. Hansen, Yates'e çalıştı diyebiliriz. Yates zirveye ilk ulaşan insan oldu ve 1sn fark yaratabilerek genel klansmanda liderliğe yükseldi. Bu zafer Yates'in ilk pro zaferi. Bu çocuk ileride büyük işler başaracak. Bundan sonraki iki gün de sprint olacağı için Yates turu kazandı diyebiliriz.
7. Etap: Kuşadası - İzmir
İzmir. Turun ilk büyükşehir sonu. 136 kilometre olan etap mutlak sprint sonu diye bakılıyor. İzmir etabını severim. Hep anlatacak bir hikayesi olur. 2 sene önce yaşananlar hala akıllarda. Aşağıdaki video da bir bisiklet yarışında yaşanabilecek bütün duyguları saniyeler içinde yaşayabilirsiniz. 2012 yılında Keisse inanılmaz bir iş başarmıştı, Carlton Kirby ve Brian Smith ise mikrofon başında delirmişlerdi !!!
Son sprint zamanı geldiğinde cavendish çok erken grubundan ayrılınca ortada kaldı ve son 100 metre kala sprinte başladı. Arkalardan çok büyük bir hızla gelen Viviani 2. kez sprinti aldı. Guardini ise finish çizgisi 10 metre daha önde olsaydı 2. lik yerine 1.liği çok rahat alabilirdi. Mark bu işe fazla içerlendi ve gözlerini Son etap olan İstanbul etabına dikti.
8. Etap: İstanbul - İstanbul
Veee tur ayağımıza geldi. Sabah bizim tayfa ile uyandık. Planımız bisikletlerimize atlayıp beşiktaşa geçip, peloton geçtikten sonra avrasya bisiklet turu ile köprüyü geçip, köprüden sonra elit bir grup oluşturup caddebostana kadar gazlamak idi fakat olmadı. Sabahın erken saatlerinde Anadolu yakasında deliler gibi yağan yağmur bizim içimizdeki bütün neşeyi aldı götürdü. Yerine de starttan sonra açan güneş yüzünden pişmanlık tohumları ekti. Dertli ve sıkıntılıyız. Telefon trafiğinden sonra İstanbul Yol Bisikleti gurubundan birkaç bisikletçi dostlarımız ile kahvaltı edip çay kahve içtik.
İzleyici kitlemiz :)
Sohbet esnasında bağdat caddesine gelen bisikletçiler önümüzden son sürat geçti ve koşuşturmaca başladı. İlk 3 turu caddebostan da yukarı aşağı koşarak geçirdim. Her geçişinde bisikletçileri en yakından görmek istiyordum. Hep bu heyecanı yaşıyorum. Çevremde bisiklete binerken tanıştığım insanlar ile dolu. Herkes ile selamlaşıp konuştuğumuz tek konu bisiklet.
Keyifler yerinde. Sonrasında feed zone taraflarında gezinerek bisikletçilerin matara alıp vermelerini izledik. Bu esnada biraz ganimet de topladık. Takım çalışanları ile sohbet edip malzemelerini inceledik. Peloton geçtikten sonra hiç yarışı telefondan yada başka bir yerden takip etmedim. Çevreyi gezip insanlar ile sohbet etmek bana daha keyifli geldi. Son turda finish çizgisinin 100 metre ilerisinde yolun ortasında gezinirken Cavendish sprinti geçip yanımda duran takım çalışanın yanına geldi ve durdu. Kendisi fazlasıyla ufak bir insan. O kadar zorlanmış ki kendini nefes almaya çalışırken öksürüyordu. Bir baktık insanlar üstümüze geliyor koşarak. Hemen uzaklaştım ve gözlemime devam ettim. O esnada gördüm ki adamın üstüne üstüne geliyor herkes. Gerginlik yaşamak çok normal bence. Sonra etrafımda gezinen bisikletçileri görmeye başladım. Hepsi çok farklı duruyor bisikletin üstünde. Pro nedir anlıyorsunuz. Çok keyifli anlar yaşadım.
Sonrasında Lotto takımının yanına giderek Adam Hansen ile tanışmak istedim. Takım arabanın içinde fakat dışarı çıkmaya niyetleri yoktu. Birazcık sohbet ve güler yüzlülük ile arkadaşım ve ben Adam'ı araçtan indirmeyi başardık. Çok samimi ve güler yüzlü bir insan. Bisiklete başladığım zamandan beri en çok keyif aldığım zamandı diyebilirim. Onunla fotoğraf çektirdiğim için elimi sıkıp benden teşekkür etti. İnanılmaz güzeldi :)
Sonrasında alanda gezinirken önümüze Marc de Maar geldi ve onunlada fotograf çektirmeyi kaçırmadık. O da güler yüzlü ve sempatik bir arkadaş. Turda kırmızı mayoyu kazandı.
Sonuç olarak çok güzel bir gün geçirdik. Keşke her hafta sonu sahilde bisiklet yarışı olsa da bunları görsek izlesek diyerek alandan ayrıldım. Eve gelip yazıyı yazmaya başladım...
97.'si düzenlenecek olan Giro d'Italia (2.UWT) 9 Mayısta start alıyor. Bu vesile ile bahar klasiklerinde heyecanla oynadığım Velogames'i sizlere tanıtmak isterim. Velogames'de sanal bir bisiklet takımı kurup o bisikletçilerin başarılarına göre bir puanlama sistemi yapıyor ve sizi içinde bulunduğunuz liglerde yarıştırıyor. Arkadaşlarınız ile bir lig oluşturup onlar ile de yarışabilir yada var olan liglerden birine girip hazin son ile karşılaşabilirsiniz. Benimde içinde bulunduğum lig numarası 01164253. www.velogames.com
Ek olarak tam olarak kesinleşmemiş Giro kadrolarıda aşağıdadır.